29 Ocak 2010 Cuma

ŞİŞMAN VAAAARR ! ! !



Bunalımdayım. Bir zaman polyanna bir zaman sindrella bir zaman alis olabiliyorum. Hemen şuracıkta rapunzel olup turuncu saçlarımı camdan sarkıtarak ilk tutup çıkana verebilirim. Eğer bunu annemlerin evinde yaparsam müstakil bir ev olduğundan bahtım açık olmaz. Ama kendi evimde kalkışırsam bu işe, alt katımızdaki 35 yaşında olup annesinin yanında yaşayan abaza şişman çocuk Ercan Bey saçlarıma yapışıp HEHE HUHU sesleri eşliğinde tırmanır yanıma kesin. Zaten uzun zamandan beri bana yanık olan bu kırmızı yanaklı şişman Ercan, annesine ne söylüyorsa benim annemde kaldığım zamanlar onun annesinden bizim daireye yemek yağdırmacalar başlıyor. Kendimi unutulan dizi 'Yılan Hikayesi' ndeymiş gibi hissediyorum. Ben Zeyno başrol, o da memolinin altlarında oturan şişman Rambo Berk.


Her sabah işe giderken aynı saatte çıkıyor olmamızda ayrı bir olay. Beni merdivenlerde görüp;
"Bugün de pek bir HOŞUZ !" demesinden kusuntu ve bulantı geldi. O HOŞUZ deyişinde kırmızı yanakların dudağa kuvvetli pressiyle sıkıştırıp 'alabalık' halini alması, Hoşuz un HOŞŞ bölümündeki 2 'Ş' de dudakların sıkışmadan dolayı yapmış olduğu vibrasyonla tükürük sıçratması ve BENİ görmenin vermiş olduğu zevkle de ağız kenarlarından akan baloncuklu salya bir suratı görünce benim yaşama arzumu, hayat felsefemi, işe gitme isteğimi falan filan ortadan ikiye YARIYOR ! O gömlek altı sarkan memelerine tırnaklarımı geçirip acıdan ANNEEEE diye bağıracak olan ağzının içine KUSMAK istiyorummmmmm.

Size başka bir şey yazacaktım. ( Mesela neden bunalımda olduğumu. ) Fakat farkettim ki bu şişman kahramanımıza karşı pek bir dolmuşum onu gördüm.

Ayyhhhh!!
Kalınfenalık geldi bu tombuldan !

"Eğer uslu bir çocuk olursanız, bir gün Şişli'de gezerken çığlıklarımı bir apartman katından duyabilirsiniz."



Anti parantez

( Evin müstakil olduğunu ve yüksek topuklularım olduğunu yazıp bunu görerek söylendiğinizi duymadığımı sanmayın duydum. Biliyorum. Ama size bunu çoğu defa açıklamıştım. )

KÜSTAHIM !

26 Ocak 2010 Salı

Zeki Orbison !


















Ne kadar çok benziyorlar birbirlerine ! Yoksa ben mi yanlış görüyorum.

23 Ocak 2010 Cumartesi

Küstahım. Adamına göre..




"Valla ben yogamı evde yapıyorum. Mutfakta açıyorum televizyonu rahat rahat yapıyorum."


dedi kıvırcık karı.


Bakkk seeeeeennnn !


Burdan ne mi anladık sevgili blog izleyicileri ?


Bu kendisini beverly hills'in arka sokaklarından geldiğini zanneden paçoz karının aslında evini methetmesini anlıyoruz tabiki..


Haydi beraber gözlemleyelim;


" Valla ben " ( Zengin kadınların aldıkları bir şeyi veya methetmek istedikleri bir şeyi varsa başlayacağı ilk söz. )


"Yogamı evde yapıyorum." ( Yani yoga yapılabilinilmesi için gayet steril bir evim var demek istiyor. Ve yoga için gerekli alet edevatların alındığını belirtiyor. ) ( nike body- yer minderi- nike hava tabanlı ayakkabılar - reebok havlu vb. gerekli edevatlar )


Ve final.... Bu beni bitiren vuruş tur ki;


"Mutfakta açıyorum televizyonu rahat rahat yapıyorum."


Burada şairimizin demek istediği mutfağında yoga hareketlerini rahatlıkla görebileceği bir geniş ekran televizyonu olduğu, rahat rahat yapmasından kasıt mutfağının geniş olması, hem de hareketlerini rahatça yapabilecek bir mutfağının olmasıdır.


Peki sizce, ben altta kalır mıyım ? Söylediği lafa kahkahayı bastıktan sonra kaşlarımı yukarı kaldırarak;


" Bende bugün spora gideyim dedim. Bir türlü kıyafet seçemedim. Zaten yemek yemeye alt kata inmeyen ben arabama binip sporamı gidecem ? ALLAH AŞKINA SEN SÖYLE ŞEKERİM !


Evet, çok paralı bir spor merkezine kayıtlı olmayabilirim. Ki öyle olsam bile giyiceğim kıyafet arasında kararsız kalacağım kocaman gardroplarım yok. Alt katında mutfağa inebileceğim bir dublex evimde yok. Annemi babamı bıraktım şahsi bir arabam yok.


AMA soğanın karşısına sarımsağı dikerim arkadaş ! Hele ki böylelerine. Böyle gerçekleşti işte bir perşembe akşamı oturulan cafedeki diyalog...


Bu tipler benim kebap kategorime bile giremezler. Anca yemek öncesi hediye mayetinde verilen küçük LAHMACUN olurlar işte o kadar !


Ben Turuncu Bayanım tatlım. Bazen benden daha acımasızı olmaz. ( Bu resimde benden size gelsin Benim hayatımdaki benden sonraki turuncu ve güzel bayan )


Şerefe Ann Margret !



21 Ocak 2010 Perşembe

Kadına ve Kebaba dair

Geçen gün ( buzdolabının boş olduğu bir gün ) kitap defter altlarından, lap top arkasından,halı kenarlarından bulduğum bozuk paralar ile kebap siparişi verdim. Uzun zamandır ana yemeklerinden sonra adanalılı ustanın nasırlı elleriyle özenle yoğurmuş olduğu acılı adanayı 5-10 dakika sonra ellerimde olacağının heyecanını yaşadım.

Eve servisi olan kebap salonumuzun tek kaşlı çırağı kapımızı çaldı ve yüce görevi gerçekleştirmişti. Şimdi yapılması gereken çiğköfte hediyeli gelen kebabı mideye indirmek. Burdan kadınlara nasıl bağlanır diye merak ediyorsunuz şimdi bağlıyorum tatlım.

Düşündüm durdum. Ve dedimki;

"kadınlar kebap olsa kim ne nasıl kebap türü olurdu ?"

Küçük bir sınıflandırma sonucunda şu kararlara vardım;


Beyaz tenli olup balık etli olanlar kesinlikle Tavuk Şişler.

Bu gibi kadınlar genellikle 'Gerçek aşk' ı bulamamaktan yakınırlar. Veya aldatılmış olmanın vermiş olduğu dayanılmaz kuyruk acıları vardır. Bunlar Tavuk şişler çünkü ucuz ve çoğu kebapçıda bulabilirsin. Tavuk olduğu için tercih meselesi devreye girer. Kimileri tavuk sevmez et tercih eder. Ama tavuk şişinde alıcıları vardır elbet. Hiç olmazsa çoğu erkeğin midesinden bir kerede olsa 'tavuk şiş' geçmiştir.

Kaşar olanlar ACILI ADANAYA !

Kıymasındanda anlıyacağımız gibi bu kategoriye girenler mıncıklanmaktan bilhassa hoşlananlardır. Ne kadar mıncıklanmışsa, tadı o kadar iyidir. Sarışınların büyük bir bölümünü ve solaryumdan dolayı kömüre dönen marka meraklısı kızları da bu kategoriye alıyorum tatlılarım... Bunlar kendi başlarına bir işi beceremezler. Bir şeyi yapmaları ve başarılı olmaları için daima başkalarına ihtiyaç duyar. Adana kebabında olduğu gibi kıymanın kendisi çok lezzetli değildir. Ancak kebap ustasının soğan kokulu eliyle mıncıklanmasıyla tadını ve lezzetini bulan bir türdür. Çoğu erkek zamanında acılı adanayı iştahla yer. Fakat belli bir zamandan sonra gözü başka kebaplara kayar.

Sıradanlar URFAYA

Fazla bir şey söylemeye gerek yok. Türkiye'de kadınların yarısı neredeyse URFA kebabı.. Universitesinde 'inek' muamelesi görenler, ev hanımları, çocuk bakmaktan işe başlamayan kadınlar, muhafazakar bir hayat süren kadınların çoğu bu türe mensuptur. URFA bu tatlım... Acılısı desen yok lavaşa sarsan tadı gelmez. E sade ye yok illa tuz dökücen veya bulgur pilavıyla yiğecen. Sıradan işte sıradan. Ama bu kebabın özelliği tek bir deneme hakkının olmasıdır. Urfa yersen hep urfa yemeye devam edersin. Yiyipte beğenmezsen yediğinle kalırsın öyle ! Yani nikahı urfa kebabı türünden bir kadına basan damat daha sonra bu sıradanlıktan sıkılıp kısa zamanda aldatır. Veya nikahı basmanın vermiş olduğu pişmanlıkla yaşayan damat, doğan çocukları adına geçim mücadelesi vermek için çalışır durur.

Kuzu ŞİŞ

Bu kaliteli işte. Erkek tabiriyle ele avuca gelenlerden. Bütün erkekler sofrasında kuzu şişin bulunmasından hoşnut olur. Bunlar şu zamana kadar saydığım kebap türleri arasından 'en pahalı' sıdır. Zengin ve başarılı erkeğe oltayı takan bakımlı ev hanımlarını bu kategoriye alıyorum. Dez avantajları bu türden fazla olması. Yani her kebap salonu kuzu şiş yapıyor ama yapmadan yapmaya fark var. Birisinin lezzetine doyum olmaz diğeri seni kusturur ama her ikiside nitekim kuzu şiştir. Paralı erkekler bunlara sahip olur fakir olanlar ise daha fazla para verip kuzu şiş yemektense 2 tavuk şiş veya 2 urfa yemeyi tercih ederler.


İçi seni yakar dışı beni

Hani kilolu, sinir hastası, kompleksli kadınlar nerede diyorsanız onlar İÇLİ KÖFTE. Sorunlarını, dertlerini, kederlerini hep içinde yaşayan kadınları buraya alıyorum. Dışardan basit bir hamur gibi görünür. Ama malzemesi onun içindedir içinde... ( ama soğuksa hiç yenmiyor. Mikrodalgaya koyup ısıtmak gerekir. )

Ben mi?

Ben ve benim gibiler TAS KEBABI tatlım. Çünkü her kebap salonunda bulunmam. Bulunduğum yerlerde de en gözde kebap ben olurum. 'Meşhur' sıfatını da ismimin önüne alırım. ;)

Çünkü ben tekte lezzetliyim yanımda her hangi bir şey olsa bile (püre, pilav) lezzetliyimdir.



Hayır ukala değilim. Her kadın 'kendine' güzeldir.

Yalan mı?

14 Ocak 2010 Perşembe

Sansür yedim. Aslında Sigara içiyorum.



Şu sıralar milletle dalga geçer gibi ona buna ZAM yapıp geri alıyorlar. Bunlardan bir tanesi ve en önemliside sigara...



- Abi Ne kadar winston ?



- 4 lira 75 kuruş



- Zam mı geldi yaa ?


- Tabi ya Ne sandın ! ( hayır bu bakkaldaki artislik nedir peki zamla beraber mi geldi bu da ??? )



Başka bir bakkal ;



-Şurdan bir winston alır mısın...



-Üstünü al Gızım.



-A a hani zam gelmişti ?



-Geri aldılar.



- Ne çabuk yaaa



-Tabi ya Ne sandın ! ( Buda diğer bakkalın uzaktan akrabası olmalı )


Şeytan diyo iki kaşının birleştiği noktaya BAS SİGARAYI ağda niyetine BACIM NE ETTİN ! ! ! çığlıklarıyla perişan olsun.. Ökkeş seniiii...




Şu sıralar sigarasızım anlayacağın tatlım. Şu sinirim bir dinsin ve şu zamlarda bir durulsun, cırtlak kırmızı ruju sürüp, leopar desenli taytın altına siyah topukluları giyip 3. sınıf perihan savaş gibi gezmezsem bende turuncu bayan değilim. Sigarasızlık o kadar kafama vurdu ki ilk işim bunları yapıp altın gününden altın gününe gidicem artık. Ağzıma atıcam cikleti çiğneyecem .rosbu gibi kadınların ağızlarına sigaramın dumanını üfleyip arkasından PATLATICAM KAHKAHAYI kaltak gibi.



Hiiiiç umrumda olmaz. Yapıcam valla.


8 Ocak 2010 Cuma

Sizce ?



Hülya Koçyiğit ? Çok gurur yapıyor.

Filiz Akın ? Ayh ! yesinler 'namus' unu .

Türkan Şoray ? Öyle basen bende de olsa, benimde kurallarım olurdu.

Gönül yazar ? İşte bu tatlım !


Fahişeyi altın kafese koymuşlar 'paralı fahişe' olmuş. Seviyorum seviyorum seviyorum.

5 Ocak 2010 Salı

Alo Blogcu mu ? Burda bir kaç yazarın g.tü kalktı !



Başlığından da anlaşılacağı gibi buraya geldim geleli biraz doldum. Şimdi izninizle tutmayın beni...


2 YILA AŞKIN YAZIP ONUN BUNUN BLOGUNA REKLAM YAPAN 200-300 VE DAHA FAZLA İZLEYİCİSİNE SAHİP OLAN KALIN ÇERÇEVELİ GÖZLÜKLÜ SİVİLCELİ ŞİŞMAN KADIN BLOG YAZARINA SESLENİYORUM !



Audrey, Marlyn vb. ejnebi artislerin resimlerini koyarak farklı olmadığının acilen farkına varman gerekiyor. Aksi takdirde Sevda Demirel gibi suratının ortasına tokatı patlatasım var.


Blog başlıklarını bla bla bla VOL 1, bla bla bla VOL 2 yazanlar,

GERÇEKTEN olmuyor anlıyo musun ? O klavyeye "VOLUME" yazan silik ojeli parmaklarına duvar boyası dökesim var.


Çeşitli şaraplar, viskiler tanıtan ve yazanlar ise... O kadehinize bir tükürürüm şerbet niyetine de içiririm.


"HAKKIMDA" bölümüne ne biliyim bir cinselliğe dair, ilişkiye dair sıradışı şeyler yazanı ise Taksim'de 3. sınıf bir barda tek başına 'papi chulo' veya 'sentello' şarkısıyla dans eden gence havale ediyorum. O genç bu yazarın hakkından gelecektir eminim.



Peki, kendi blogunu kilitleyip izini olmayanların bakmasına izin vermeyenlere ne demeli ?????


İşte onlara kıllı bir anadolulu amcanın döşünden çekilen soğuk ağda bantını, uyku gözlüğü yapmak istiyorum. Evet bunu gerçekten istiyorum. Fantazimde bu olsa gerek tamam mı ! !



Şimdi okuduklarınız size bir çok yazarı anımsatacak kimileri iyi kimileri kötü olacak ama hiçbirisi deyli motion, ayyaş kedi, iva kadar kalitesiz olamayacak !


Her kadın blog yazarı bir kurbağa peşinde prens arıyor. Küçük oyunların kahramanı olma tatlım. Prens aramak yerine prensleri kurbağa çeviren cadıyla beraber ol. Şayet her istediğini verecek olan odur. Herkes senin tadına baksın ama kimse yanından mutsuz ayrılmasın.. Yeter ki diğerleri gibi kalitesiz ve ucuz olma.



Avangard mış



Hey allahım !






1 Ocak 2010 Cuma

HO HO mu ? Ha.ss.ktir ordan !


Öncelikle bana sağlık, mutluluk, para ne biliyim işte bunun gibi şeyler ile karşıma gelmeyin sevimli blog yazarları...


Şayet ben ağzında sigarayla kendisine puantiyeli bir mezar taşı bakan, somurtmaktan yüzündeki gamzeleri meme ucuna düşmüş olan, iett şoförüne 'Paso' göstermek yerine ' Paso GÖSTERMEYİ ' tercih eden, gençliğimin 1. ve 2. baharının arasında d.malıp kalan bir bayanım.


Yani bana cici beyaz sakallı karpuz göbekli amcalarla gelme tatlım ! Benim o cici beyaz sakallı amca anlayışım aha yukarda gördüğün gibidir. Hayata her zaman burnunun üstünden bakma. Biraz da kafanı aşağıya eğip bacaklarının arasından bakmayı dene. Pesimist olacan biraz tatlım ! Ne var bunda ?


Her 'sıradan' bloglar gibi ( bunlar beni asla izleyenler değil ) 2010 daki dileklerimden bahsetmeyeceğim. Ama sen ne kadar yılbaşını gayet 'aile saadeti' yaşayarak geçirdiğini yazsan da ben senin;


-Sabah ne kadar alışveriş merkezi varsa gezdiğini ( bedava bir şey bulmak umuduyla )


-Herkesten gizli dantelli bir kırmızı tanga aldığını


-Taksim'de balık etli turistleri fordladığını


-Alınan yeni yıl hediyelerine bakarak çok beğenmiş imajı yarattığını


-Kendin başkalarına hediye alamayıp ' senin hediyeni evde unuttum' yalanını söylemeni


-3 yıldızlı bir hotelin zemin katında başında şapka ağzında düdük kişi başı 35 milyonluk bir yılbaşı gecesinde 10 dan geriye saydığını


-Ardından kızı içirtip içirtip akşam yatağa atma düşüncesiyle yanıp tutuşup senin içkiyi kaçırıp sarhoş olmanı


biliyorum.


Aslında sen bunu benden daha iyi biliyorsun. Sen varya gerçekten kendi başına NOEL sin tatlım.




-